Ben kimim, neredeyim
- oğuz çağım
- 5 Oca 2017
- 1 dakikada okunur
Bu beden "benim". Kollar "benim, bacaklar "benim", kafa "benim". Organlar "benim", salgılar "benim", kan "benim". Hücreler, hücre içindeki her bir parça, hepsi ,güya, "benim".
Peki, hangisi, gerçekten ben'im?
Hangi parçadayım bedendeki? Yoksa tümünde mi yerim?
Kollar mı, bacaklar mı, kafa mı? Hangi hücreler gerçekten ben'i barındırıyor? Peki ya bedende yaşayan ve onu koruyan, yardımcı olan, hiç farkında olmadığım organizmalar?
Kollar olmasa da ben hala varım. Bacaklar olmasa da. Tüm hücreler mi ben'im yoksa? Ama tüm hücreler varken de bazen ben yokum - ölüm.
Peki ben bu bedenin neresindeyim? Tüm hücreleri bir arada tutan mıyım? Yoksa tüm bunları düşünen mi? "Düşündüğümü biliyorsam" eğer, ve buna izin veriyorsam, yön veriyorsam, durduruyorsam, O zaman ben düşüncem de değilim. Çünkü sahip olunanla, sahip olan aynı şey olamaz.
Yoksa "ben" sadece, kendi kendime yapıştırdığım bir etiket miyim?

oğuz çağım
Son not: Sayfa ziyaretçilerine bir de davetim var. Burası kişilerin ön bir ödeme veya koşula bağlı olmadan girip yazıları okuyabileceği bir ortam. Fakat bu durum bizlerin birbirimize destek olması, teşekkür etmesi, beslemesi, bağları derinleştirmesine engel olmamalı. Davetim, alışılagelmiş olan "para (bedeli) ödenir mal - hizmet alınır" soğuk ve otomatik döngüsünü, armağan, gönül bedeli, takas, paylaşım gibi yöntemlerle, sadece fiziksel form alışverişine bağlı kalmadan (kitap, dergi, kaset, vb maddelere bedel ödemeden), zorunluluk hissetmeden, sıcak ve aktif bir hale dönüştürmek üzerine. Para ve teşekkür ile ilişkilerimizi kolaylaştırabilmek, güçlendirebilmek, hayatlarımızı daha iyi destekleyebilmek adına, sizlerden gelecek hediyelere, takaslara, bağlantılara, maddi ve manevi tüm paylaşım ve desteklere kendimi açıyorum ve sizleri de bu derin paylaşıma davet ediyorum. Bir gönülden sarılma, bir mektup paha biçilemez olabilirken, paranın kendisinden de armağan olabilir. Yeter ki kendi kaynaklarımızın armağan ederken dengeyi bulabilelim...
Comments